free adam'da

karşı duvarda bir saat. zaman geçmek bilmiyor. saat tutuyoruz, geçmiyor. beş dakika sanki bir saate karşılık gibi. yelkovanları tutuyor birileri paranoyası işten bile değil. her şeyler çok ağır, yavaş... nereye baksam rasta saçları, ebemkuşağına bulanmış bir bob marley var. nereye baksam ben'den kurtulamıyorum.

anlatabileceğim birşeyler var, biliyorum. ama aksıyorum, öleceği kesinleşmiş bir aygır gibi, tökezliyor dilim ve anlatamıyorum derdimi. bunu asla kabul etmiyor yanımdaki. belki anlatabileceğin hiçbir şey yok, bu da bir yanılsama diyor. her birşeyleri ilüzyonla bağdaştıran çağın maskaraları artık canımı sıkmaya başlıyor. en az özcü, rutin tekrarlamaktan başka birşey bilmeyen tembel dindarlar kadar hasta ediyorlar beni. her ikisi de kukla olmaklığı kendi cephesinden gerekçelendirip durmaktan başka bir işe yaramıyor.

sesimi yükseltiyorum: "bu dediklerinle sen beni kendime düşman etmek istiyorsun" sonra gülüyoruz, etrafta bir melez üstümüze dikiyor bakışlarını, utanıyorum, sırıtmalar o an suratımızdan kaçıp gidiyorlar işte.

7 comments:

seyyarat said...

Yoksa oyle degil miydi her sey? Hani belki biz yokuz? Belki ask falan da yok. Biz yoksak zaten o da yoktur degil mi?

aglea said...

bana çok çabuk geçiyor zaman. endişelendim şimdi yazını okuyunca. hatta öyle ki, neredeyse akreple yelkovanla birlikte saati duvara çivileyesim geliyor. o maskaralardan olmayım ben. hay allah. selamlar, sevgiler:)

Eleştirel Günlük said...

Belki anlatabileceğin herseyi anlattiyorsun da yuregini rahatlatmayan birseyler var... Bi ara bi kahve icelim de ben sana fal da bakarim. "Icin kabarmis"la baslayan...

Tolga said...

Seyyarat,

Yok yok, varız. Buradayız, kapı gibi duruyoruz. Aşk da var, meşk de var. Bunu gerçekleştirebilmek yolunda, semptomla hemhal olmak yolunda, derdimizi derman yapmak yolunda emek verebilmek var mı yok mu? Herşey buna bağlı, ince bir ipliğe bağlanır gibi...

Aglea,
Endişelenme yaw. Yazı ve ben hep farklı yerlerdeyiz. Ya o bir adım önde, ya da ben. Bu yazılar sadece kendimle özdeşleşmek için yazılmıyor, "ben, ben, ben" diyenlerden şikayet ederken, eğer yazımı, sözümü de sadece ben'e bağlarsam ayıp etmiş olurum. Elbet kendimde bir ikilik, üçlük filan yaratmak derdim de yok, aynı arabadan çıkan farklı sesler var sonuçta... Sevgiler.

EG abey,

Yüreğimi rahatlatmayan birşeyler var tabii. Daha kahveyi henüz içmemişken bile, hemen doğru şeyler söyledin. Sende falcılık mevzuunda marifet var demek ki :) Gel buralara bigün, ben sana acı bir kahve yaparım. Hepinize kahve yapayım hatta.

Banu said...

Fal şini bana bırakmayacaksınız, biliyorum.

Tolga said...

kahve fali EG abinin i$i, sana el fali baktiracam :)

Eleştirel Günlük said...

:-) Ya sahi sana daha once soyledim mi lise yillarimda bana kunta kinte derlerdi. Kendimi bayaga bayaga zenci sanardim. Ama niyeyse hatunlar Amerikali zenci askerlere daha cok bakardilar... Yani Turkiye'de zenciligim de bi halta yaramamisti... :-)