yaranâme

batık gemiler, seyyar satıcıların yüksek sesle ve tane tane biyografimi okuması, yerin dibine girmeler ve daha neler neler. bu an var ya bu an. tam tuttum diyorum, hacı şakir misali kayıyor elimden. mesela saat altıya geliyor ya, bir bakmışsın daha geleni gideni olmadan ortalıkta altı filan kalmamış. sonrasında saat umutsuzca altıdan bir sonrasına gelmeyi deniyor.

biliyor musun, kahve falımda çıktın. saçın topuzmuş, ben psikopata bağlamışım gene, bağırıp çağırıyor duvarları yumrukluyormuşum, senin gözlerin dolmuş, ben suspus olmuşum birden, göz varmış üzerimizde, başımıza üç iri taş parçası düşecekmiş. o an dilimle tüm lekeleri fincanın dibinden ve tabaktan süpürmemek için zor tutuyorum kendimi.

saatleri unutsam hele. günleri ve ayları ve yılları ve fotoğrafları ve sesleri unutmak bir çocuk oyuncağı olacak. örneğin kumdan yapılmış bir kale. saatleri unutsam bir. toz olup dağılacak. ama içimde sinir bozucu bir ses: tik tak ta tik tak, peşimi bırakmıyor meret. üstüne üstlük sürekli kulağıma bir parola üfleniyor. ve bana sakla diyor, hiç kimseye söyleme bunu. ancak böyle özgür olabilirmişim. kendi beynimin labirentinde tutsakken özgür oluyormuşum güya, ne saçma, ne saçma, ne saçma.

antifaşo eylem kılavuzu (temmuz'09 update)

değil mi onların akıpak ciğerleri, değil mi arabalarının takip ettikleri kilometre taşları, değil mi hep akılları fatura satırları. öyleyse al eline sigaranı, tütün keyfiyle avurdlarını doldurup, suratlarının tam ortasına onikiden üfle.

'do bats eat cats?'

he. hı hı. yaa. kör noktalarında yarattıkları melaike kılığında mahlukatların egolarına nivea sürmeleriyle okşandıklarında radarlarında bir tetiklenme olduğu söylenmekte. kıldan tüyden yazdıkları ol narsistik hikayelerde yedikleri tırmıkla birden tekleyip tuttuklarıyla tutuklanırlar kendi döşedikleri kafeslerde. kan kaybından azar azar böyle böyle tükeniverir işte yarasalar.

‘do cats eat bats?’

bazı türler var beceriyor bu işi. yüzüne baksanız süt dökmüş, maya tutacak. ekşi ter kokuları saracak etrafı, yüzler buruşacak. arada tadı arabeske çalan türk müslüman tınılarda vızıldayacak. ve bu pseudo nevi şahsına münhasır mahlukat tuttu mu koparacak. ki kollej yıllarında bol hippi takılır iken, şimdilerde ağzında sigarası elinde moda magazin dergisi banka sıralarında rüküş ve zaman zaman geçmişi anıp da leonard cohen’den söz edebilmekte. peşi sıra etrafında pır pır dönen de alkışlayacak onu, bu da mümkün. yarasalar bitip de tükenince…