çöl

kumlara uzanmışsın. ağzın kuru. suyun anlamı heryere yazılı. nereye gitsen onu görüyorsun. ne yana baksan, sana dikilmiş bir çift göz. paranoyak bir aklın fısıldayışları korkutuyor seni. hakikatın delta ovası... hiçbir şey şaşırtmıyor artık. eline bir kumanda alsan ve durdursan. sonra çevrene yeniden baksan. gözlerdeki detaya, alkışlayan ellere. ille bir tek dostün gülü yaralar derdi, benim pirim. hediyeler de yaralamak üzere gönderilir. güllerin ise çok ağır geldiği bir gezegendeyiz. kırmızının ancak sahte bedenlere yakıştırıldığı bir...

ne çıkıyor ağzımdan. salya sümük kanlar ortasındasın. kabul et. çölün en tatlı sıcağındasın, nefis bir uykuya tam başladın. telefon acımasızca çalıyor. ne ki uydurduğun türlü hikayeler artık siren sesinin gerçekliğine yeniliyor. ısrarlı bir ses seni çağırıyor. hadi uyan. uyan artık uyan... tam küfürü basacaksın ki, yapamıyorsun... başladığın yere dönmek imkansız. küfretsen ne çare.

bahçeye çık. en sevdiğin balkonun en üst katından en aşağı atla. sakın ola bırakma kendini. atla... ölmek için hiçbir sebebin yok diyelim. ama atlamak için, kuş olup uçmak için... en önemlisi kuş türlerini daha iyi tanımak için. hadi son fırsat bu sana.

bir ölü en fazla kaç kez ölür?

3 comments:

Anonymous said...

Binlerce yasami sigdirabilirsin hayata ama birdir olum ve en yalniz rakamdir bir.....

"I want roses in my garden.."

kacakkova said...

cok ölür baba, cok...

Al Karısı said...

yine aparkat tadında bir yazdı.
izlencelerdeyim.