shandurai, afrika ve two thumbs up

geri gidiyorsun üç iki bir – harfler birbirine karışıyor bu bahar da olması gerektiği gibi olmadı diyorsun – bir alman gemisindesin vakitlerden birinci dünya savaşı öncesi olsun istiyorsun – donanmana saldırı var üşüyorsun – her yer yanıyor güneş kızgın kum – bedenini üşüten bu yangının sebebini bilmiyorsun – bildirsinler istiyorsun – çok tembelsin

ayak uçlarına kadar üşüyorsun – bileklerin yorgun – ağlamaktan bıkmışsın – üzülmekten üzmekten bu dünyadan kahrolasıca dünyadan – ve umudunu sen sözcüklere ekiyorsun – ağzından çıkması imkansız harfler birikintisine

şimdi sen bir papatya ve leylak bahçesinde yürüyorsun – ayağın çıplak – üstün başın cam kırıkları yanıyorsun ve susuzluğunu gidermekten ölesiye ölesiye ölesiye korkuyorsun – ölmeden önceki son ana dua etmekten bıkmıyorsun

daha dün gibiydi oysa yıllar önceyken – buharlaşıyor teninden nem – ve bana kalkmış bir de mesaj çekiyorsun – bu filmi izle bu filmi mutlaka izle bu filmi izlemek zorundasın bu filmi izlemezsen olmaz bu filmi izlemezsen ayıp edersin

ben o filmden senin ayak izlerini çıkarmak uğraşındayım – senin kaderini – senin varlık sebebini – senin o incecik ipliğe bağlı soluğunu ve sessizliğini ve sesini ve yokluğunu bir filme iliştiriyorum ben de

şeritler geçiyor şimdi – bernardo bertolucci shandurai afrikalı bir kadının bir piyanistten etkilenişini ama renk vermeyişini kadının kocasının afrikada askeri cezaevinde kalışını ama nihayetinde piyaniste renk vermek zorunda kalışını ve sesleri ve piyano seslerini ve inişleri çıkışları

sonra senin iniş ve çıkışlarını bu filmde arayışımı – italyanca konuşamıyorum ama italyanca olmak istiyorum – çalışma kampındayım ve herşeyi hesaplamamı istiyorlar – bu dünyanın tüm rezaletlerini etimizi derimizi kemiğimizi gözlerimizi beynimizi herşeyi ve ben hiçbirşeyi hesaplayamıyorum – “adımdan gayrısını bilmiyorum”- tüm hesaplar eksik kalıyor – tüm hayaller eksik ve ne diyormuş truman adlı amerikalı manyak yazar biliyor musun – diyormuş ki gerçekleşen hayallerimiz için gerçekleşmeyenlerden çok daha fazla gözyaşı dökeriz

ben kurak bir çölüm artık – çinli bir kadın daha dün benden açık açık ağlamamı istedi – ağlamak zorundaymışım ve gülmek gerektiğinde de doya doya gülmeli kahkahalar atmalıymışım – bu kadın bunları nerden çıkarmış biliyor musun – ben demişim ona – ben demişim ona bu lafları vakti zamanında ve bana hatırlatıyor ve ne garip benim aylar önce ona ettiğim bu laflar bu sefer onun ağzından çıkıp beni bir güzel rahatlatıyor

işte varlığı anlatmaya sözler yetmiyor ama çırpınıyoruz – lalız çoğu zaman susturulmuşuz bundan tutarsızlıklarımız ve garip gelmemiz etrafımızdaki yabancılara – etrafımızda bizi tanıdığını sanan ve bize dost diyen ve nice zamanlar birlikte içtiğimiz birlikte olduğumuzu sandığımız dostlarımız tanımıyor beni

bertolucci filmindeki karakterlerle daha bir tanışık çıkıyorum halbuki – en çok sevdiklerim tanımadı beni – yakarıyorum – önümde bir tapınak olsa ve elimdeki şarabı kabul eyleyen bir tanrı ve kendisine küfredilmesini önemsemeyen tanrılığına ağlayan bir tanrı – yakaracağım ona
ve bir mum yakacağım senin adına – senin adına kuruntular edinmiştim ya hiç çekinmeden bu sefer batıl inançlar katacağım kolleksiyonuma ve bilim adamı kisvesi altında haytanın biri olacağım

ıslandık işte ağzımız yüzümüz çamur oldu tanınmaz hale geldik kendimize bile – o zaman ne diye beni sen tanıyacaksın

zifiri karanlıkta farları açık bir araba giderken yokuş aşağı son bir kez bakacaksın camdan ve derken yağmur ormanlarında ve sadece kuş sesleriyle örülü bir beyazda iki bank kurulacak bizim için – koskoca bir ormanda iki bank – öyle öyle tanrı tanrılığından utanacak

sıfır

0 comments: