Tütünün entelekte faydaları

Almanya'dan ayrılırken sevgili Alman iş arkadaşlarımın bana reva gördükleri hediye elinde puro tutan bir Freud oyuncağı ve bununla birlikte Dominik Cumhuriyeti'nde üretilmiş el yapımı siyah ve kalın bir puro oldu. Bu ikincisiyle nasıl da bilerek ya da bilmeyerek bir fallik şaibeye layık gördüler beni, sağolsunlar.

Bilindiği üzere Sigmund Freud puro sevdası yüzünden son yıllarında gırtlak kanserine yakalanıp, pek acı çekti. Tütünden acı çeken başka bir düşünür Deleuze yine aynı illetten konuşma yetisini bile kaybetti, öyle ki kendini "oksijen tüpüne zincirlenmiş bir köpek gibi" tasvir etmek durumunda kaldı.

Tütünü düşünürlere yakıştırmayan bir Schopenhauer anımsıyorum. Tütün, düşünmemek için bir bahaneydi diyordu bir yazısında kendisi. Öyle ki "pür" ve kesintisiz düşünemeyenler arada tütün içerek geçiştiriyorlardı bu tefekkür fukaralıklarını... Kısaca yine bildiğimiz klasik Schopenhauervari "Allah belanızı versin lan" kızgınlıklarından biri, bu kez puroculara, pipoculara ve sigara tüttürenlere yöneltiliyordu. Tamam biliyorum sevgili çok bilmiş aziz smartass kardeşim, o zamanlar sigara filan yoktu diye itiraz edeceksin ama ben "retrospekt" konuşuyorum, yazıyorum, capito?

Neyse efenim, ben bu noktada Schopenhauer'a pek katılamıyorum: Bir kez siz puronuzu içinize çektiğinizde bıraktığınız duman oldukça düşündürücüdür, düşünceyi itici gücü vardır kanısındayım. Akışkan mekaniği denen zımbırtıdan zihninize öyle süslü bir kolye çeker ki, o dumanın güzergahını izlediğinizde mest olursunuz. Böylelikle o minnacık çekip üfleme seansı elinizde tuttuğunuz kitabınıza daha da sıkıca sarılmanıza pekala vesile olabilir.

Sonra eğer ki loş bir ortamda yakmışsanız o puroyu, çakmakla kibritle vesaireyle ateşlemenizle birlikte zuhur eden anlık kıvılcım ve sönüm, içinizde gayet "varoluşsal" bir parıldaklık, acaiplik yaratır. Bana inanmıyorsanız, David Lynch ustanın "Wild at Heart"ındaki sahnelere daha bir dikkat edin. Daha bir dikkat edin. Daha bir dikkat.

0 comments: