maruz bırakıldığın çoğu şeyin gereksizliği

yaş ilerledikçe insan aklından gereksiz yerler çalan, enerjisini tüketen ama içine işlemiş alışkanlıkları, rolleri silip atmak; en azından mümkün olabilecek en etkin şekilde süzgeçleyip çöpe göndermek istiyor.

sanırım dış dünyayı anlamaya çalışmanın, beynin buna adanmasının en güzel tarafı aile, güncel politika, dedikodu gibi dünyanın en gereksiz zırvalarının değerlerini sönümlendirmesi... eğer "neden?" ve "nasıl?" sürekli beynimde çan çan çınlıyorsa, tüm bu zorunlu olarak içine düştüğüm, fırlatıldığım contingent sorumlulukların, sembolik rollerin önemi de ikincilleşmeye başlıyor. bu sorular karşısında dinlerin de ulusların da aslında beni ilgilendiren tek yönleri olsa olsa tarih denen materyal insan ilişkileri bütünündeki yerinden başkaca da bir anlam ifade etmiyor.

elbette denebilir ki: bu ilişkiler bütünü bulunduğun çağa özgü olarak örneğin sen'in ben'im durumumu göbekten etkilemiyor mu? evet. evet ama ne önemi var? koskoca bir evren neden başıma bela diye düşünürken ben'im bile ne önemim var bu soruyu sorabilme yetisine haiz olmaktan başka?

bugün seminerde öğrencilerden biri bol bol sıçan beyinlerine batırılmış metaller gösterdi, durdu. o sıçanla senin arandaki yakınlık, inan legal ya da illegal bilmemne partisi, zart dini ve zırt ülkesiyle olan yakınlıktan çok daha fazla. memeliyiz hepimiz olum sonuçta.

0 comments: