çağımızın anlam ve önemi

herşey başdöndürücü bir hızla. geri alıyorum. başlar bile dönmüyor. başımı elime alıyorum. başım ağrıyor.

herşey tanımlanamayacak durumda. uzaktan bir rüzgar silkeliyor. tanrılar birbiriyle acımasız rekabette. tüm tercihler ayrık ve bireye özgü ama bir türlü karar alınamıyor. bir türlü ayakta durulamıyor. başlar mı dönüyor yoksa ölüler mi sarmış ortalığı?

hep gülümsüyor kalabalık. sırıtıyor yan taraftaki kadın, okşuyor elleriyle yanıbaşını, şefkatli vücudunu karşılıksız teslim ediyor kalabalığa. ana sokaklar mağazalarla aydınlık, gecenin ikisinde bile duble espresso içilecek bir uykuya yatmış şehir, ara sokaklarda ağır ot kokusu, ağır içki ve kusmuk rengi. bilgisayarlar heryerde. bilgisayarsız biri özürlünün daniskası bikere.

anlamıyorum. bu olanları anlamıyorum. bir sene önceki, hatta üç ay önceki hallerin böyle farkındalığı. aklım başıma mı gelmiyor. aklım neden başımda olmalı. neden bu dünyanın benim yüzüme, mimiklerime, kıvrımlarıma diktiği sınırlarda kalmalı. sınırdan bir kez çıkan geri dönemez. bir uzay boşluğuna sığdırılmış koskoca bir varlık var. anlattıkça ufalan anlamın kuşattığı. bizler.

herşeyin hızı dediğimiz esasında bir tür ayakkabıdır. çoraplarınız olsa da olmasa da, başparmağınıza güvenmeli, serçe parmağınızı sempatikleştirmeli, koksa da koskmasa da o ayağı ona uydurmalısınız. görev insanı böyledir. her anda her koşulda kendini o duruma uyarlar. dünyanın döngüsüne gönülden yardım eden, her daim işe yarayan, sonsuz bir bağışçıdır o. takdir edilir, gıptayla bakılır. özellikle ayaklarından bahsedenler, onu kıskananlar pek çoktur. bunlar da olmasa nolurdu halimiz. bitmiştik. yani kafamızı altına sokacak bir çatıyı geçtim bir kere, ekmek bile bulabilir miydik sanki. aç kalırdık. susuzluktan büzüşürdük, osmoza tabii olurduk kesin. biz onlara özellikle de ayaklarına çok şeyler borçluyuz. napsak netsek ödeyemeyiz.

tüm dünyaya bir de yukardan bakmayı deneyin ey ahali. ne kadar da çiplere benziyoruz, su katılmamış devreler gibiyiz. baktıkça kafam karışıyor, şaşakalıyorum, kimin kondansatörü kimin endüktansının cebinde? anlamak namümkün. söyleyin, haksız mıyım?

0 comments: