darılma bana nazan, niyetim iyi

geçmiş yıllarda yazdıklarıma göz atınca, hayretler içinde kalabiliyorum. sanki bir film sahnesinin üstünden beyaz bir ışık geçmiş, sanki şu bir zamanlar tv kanallarında sakallı adamların huşulu bir sesle anlattıkları o mistik öyküler içindeyim. hiç de mistik olmayan bir mistizm bu ama. silen ve üstünden geçen, vileda tadında bembeyaz bir temizlik.

o beyazdan sonra geriye çok da şey kalmamış gibi. ya da yeterli bulmuyorum. hırs yaptığımdan mı? bana birşey anlatmıyorlar. birşeyler çalacağım diye korkuyorum, o şairden bu söz yazarından. halbuki ağızdan çıkan herşey bir çalıntı. çalmayacaksın emri bu düzlemde pek bir anlam ifade etmiyor, zira böyle bir seçenek yok. ağzını açar açmaz söylenen herşey de yalan, lacan'ın dediği gibi. ve'lem yelid ve'lem yalan. (heyecan yok) hiç yalan söylenmeyince rahatsız bile olabiliyor insan. garip değil mi? harbiliği bile dozuna göre alabiliyorum, yavaş gelin üstüme. zira karşınızdaki tır değil, etten kemikten bir yaratık.

bir romana şaşırdığım kadar bu dünyaya şaşırmıyorum ama. herkesin motivasyonu öyle belli ki. ölmekse ölmek, çiftleşmekse çiftleşmek, saldırmaksa saldırmak, korunmaksa korunmak. roller öyle cup diye oturmuş ki, nerde lan buranın soyunma odaları, üstüme bir elbise ben mi bulamıyorum? ama hep bir depresif hava. biri demişti, çok geçmez yakında devletler sinek savarlar gibi, helikopterlerden antidepresan spreyleri sıkacaklar herkesin üstüne. kim demişse iyi demiş.

sıkın ula sıkın. genetikleri iyice değişsin ki milletin, bir kısmımızın da bir organik, özgün yanı kalsın. daha pahalıya satalım kendimizi. asırlar geçti, onca devrim oldu filan ama bunlar aristokrat kaldı desinler. bir de beş parasız ama. ondan uluslarası pazarlarda edebi köleler olarak kendileriyle övünsünler, umut bile satabilsinler diye. zira umut ağızlarda çiğnenen bir sakıza döndü. kalk hanım kalk, birşey yap artık, bak hep ölüyoruz. finalim var, çalışmam lazım diyor orda bir ergen, eğer olmasa mutlaka eyleme katılırım. mutlaka umudu büyütürüm. kendini büyütse halbuki önce. ah güzelim. senin hiddetlenmen de güzel.

finalin, vizen, projen, tezin varsa bana ne? baban bırakmıyorsa? finalin filanın bitince ne olacak, bak: gelip, karım ya da kocam bırakmıyor, kaynanam yemeğe geliyor diyeceksin. senin evine çay içmeye bile bir kadınla gelmek zorunda kalacağız. kalkmış umut diyorsun. sonra boş ekranda boş zamanında yer buldun ya, gelip ekrana kendini boşaltıyorsun. herkes de yiyor. çünkü onlar herkesler. yani dar kapıdan asla giremeyecek olanlar demiyorum bak. dar kapıyı akıllarına bile getiremeyenler.

darlandım artık. burda bittim. burda. bu. hatta gidiyorum, bu.

1 comments:

Unknown said...

Halihazirda genetiklerimiz degismeye basladi yahu...