ilk yazı

konusu ne olursa olsun ilk kompozisyonumuza hepimiz aynı cümleyle başladık. "insanlar doğar, büyür ve ölür" sonra hepimiz aynı ucuz klişenin kurbanları olduğumuzu öğrendiğimizde, burnumuzu büyütüp, bu cümleyi kullanan herkesle alay ettik, onlara acıdık... halbuki bu cümleyi ilk duyduğumuzda aptallaştırıcı bir hayranlık duymuştuk ona. doğmuştuk, ve daha yeni büyüyorduk, ivmesi pek pozitif bir hızla, farkında olmadan, aceleyle büyüyorduk. bu cümleyi önce sevdik, sonra ölümüne nefret ettik.

klişeydi, bize sorulan atasözleriyle, toplumun sorunlarıyla, anadilimizin önemiyle, öğretmen sevgimizle, doğayı korumakla... ne alakası vardı allaşkına bu cümlenin? doğmuştuk, büyüyorduk ve ölecektik. ağacın da aslında aynı babaannemiz gibi bir canlı olduğunu öğrenmek türünden bir hayat bilgisiydi bu. üç paragraflık kompozisyonlarımızın en başında, üç kuruşluk yazılarımızın... bir kuruşun altın değerinde olmadığını bilmediğimiz günlerdi.

halbuki fransa diye bir yer vardı. birinci dünya savaşında çarpışanlar, alsas-lorenler, sonra sarışın, soğuk ama yine de bir o kadar çekici alman ajanları, ve görevine ölümüne bağlı ruslar. koca avrupa'nın umudunu bağladığı görevine bağlı milyonlarca ölü. ne haberimiz vardı bunlardan. olsun. radyoların cazibesinin bittiği zamanlardı. cilt cilt ansiklopedi biriktirdiğimiz, edison'un sağır oluşuna, aynştayn'ın ilkokuldaki üstün gerizekalılığına şaşırdığımız günlerdi. takdir ediyorduk ki doğmuştuk ve şükür ki büyüyorduk durmazcasına.

evet fransa vardı. en çok da tütünüyle... ve inanılmaz dudaklarıyla, trenleriyle hızlı akıp gidiyordu. kavuşmayı imkansız kılacak kadar hızlı...

yorgunduk ama büyümek güzeldi. bu yolda düşüp de ölenler oldu elbet. olsun.

büyülenmenin bittiği zaman insanlar ölecekti bizle birlikte. böyle bir sonuç cümlesini üç paragraflık kompozisyonumuza da iliştirdik mi...artık ne bir gazete küpürü, ne radyo haberleri, ne fransa, ne evrenin en zencilerinin hiç bitmeyen haklı savaşı, ne en berbat sefillik, ne de anne frank'ın günlükleri... artık hiçbir şey.

insanlar ölür, ölür ve ölür. büyüleyici olan bu değilse eğer, başka da bir şey yoktur zaten.

3 comments:

seyyarat said...

İnsan ölen bir varlıktır diyordu bir yazar ben de o zaman keşke bu cümleyi kullansaydık demiştim. Çünkü öğretmenimiz bizden girişte konuya dair kısa bir açıklama yapmamızı, gelişmede fikirlerimizi söylememizi ve iki örnek vermemizi, sonuçta ise bu konudan çıkardığımız dersi birkaç cümlede özetleyip konu dışına asla çıkmamamızı söylerdi. Konu dışına asla çıkmak istemediğim için insanın ölen bir varlık olduğunu kabullenmem zor olmuştu. Ölürse konumuz burada biterdi.

Ömer said...

"doğduğumuz gün, kabre dolduğumuz gündür.."

Ömer said...

İşte! fiyakalı bir cümle daha..