Ve şimdi haberler

Size çok şeyler söyleyebilirim. Ama henüz zamanı gelmedi, yoksa artık otosansüre değecek çok da birşey yok dünyada, buna inandım. Sırf güven uğruna mesela kendimi kendime öylesine sansürlemişim ki... Büyük bir haksızlık yapagelmişim, umursamadan hayatı öyle şakaya alırsan, karşılığında sana öyle bir oyun oynar da feleğin şaşar. Aklı başında düşünsem hemen varacağım makul yargılardan mahrum bırakmışım kendimi. Bilerek yapmışım bunu. Neden? Çünkü yargımla kimseyi mahkum etmek hakkım yok! Neden? Çünkü günah. Yazıktır zavallıya! Böyle koca görünümlü iyiliklerin altında muhteşem kibirler yatabiliyor.

Zavallı zavallıdır. Bunu kabul et. Yaralara merhem olabilmek için, önce o kişilerin, eşlerin, halkların, misyon biçilen hayali sınıfların nesnel olarak bu yaradan vazgeçmeleri gerekir - açılacak başka bir yaraya sıçrayabilmek için. Yoksa huzur diye birşeye inanacak şapşallık yok zaten bende - huzur: paternal bir tehditin vaadettiği o sahte cennet!

Bir tarafım demiş ki - tatlı yalanlar hayatın korkunç aptallıklarını maskeleyebilir. Onlara baktıkça karnım ağrıyorsa, bazen miyopluk iyidir, kısmen çok doğru. Ne var ki, hayatın beyaz perdesiden yansıyan ışınların işaret ettiği gibi bunun da başka bedelleri oluyor. Bir yerinden sıyırayım diyorsun, başka yerden takip ediyor seni gölgen. Kendi kibrinle yüzleşiyorsun, ve o düelloda dostum sen kaybetmeye mecbursun.

Bu yemekde tuz yok ama olsun salçası güzel demekle varılan yerde uzun vadede kan basıncı sorunları çıkabiliyor. Hiç beklemediğin zamanlarda o kan beynine sıçrıyor, inme tehlikeleri sunuyor sana. Senin bünyenin bu türden siyaseten doğru tavırlara tahammülü yok ve beklenen son, yani bir harabe altında kalmak düşüyor payına.

Ya da kertenkeleler bir ağaca uyum sağlayacaklar diye nice sineklerden mahrum kalabiliyor dilleri. Armutlar yanlış ayıların ağzında ufalanıp, güzelim ceylanlar obez kaplanlara yem olabiliyor. Bildiğinden şaşma! Ama bildiğini gerçel hayata uygulayınca da arızalar çıkıyor. Arızalardan korkma! Arızalar sana aittir, tüm hata bileşenlerinin karelerinin toplamı kadarını açığa vurmak bir nevi algoritmanın gereksinmesidir. Sahiplen onları.

Sana gidecek yolu gösterecek kimse olmayacak. Sen seçeceksin. Bununla kalmayıp, seçtiğini kabulleneceksin. Açtığın kapıdan çıkacak olan ikramiyeyi alıp evine götüreceksin. Misal vazo çıktı, üzülmene gerek yok, sabredip dağlara selam dursan, bir çiçek de yetişebilecektir. Belki yaban ama sade. Koyarsın o vazoya olur biter. Kırılırsa, kırılır, ya da içindeki çiçek kurusa, başına tacedip, alıp sevdiğin bir kitabın sayfasına iliştirirsin. Olur ve de biter, ama maksat şahsiyet, onur, erdem sağlam çıksın bu imtihandan. Yoksa anılar anlıksal ve geçici ama sonunda tatlı izler kalsın. Takip ettiğinde kendi hiçliğine çıkacak ayak izleri...

0 comments: