Yazıda hermafroditlik

Bu blogdaki bir önceki post'la iyiden iyiye farkettim ki ben iki tür algılayış arasında sıkışıp kalmışım. Birincisi büyük harfli, tanımlamaya, analize, sebebe, sonuca, rasyoya dayalı 'erkekçil' yazılar - bir zamandır bu tarza takılıydım. İkincisi ise sezgilere, teslimiyete, duyguya, duyumsamaya, kendini bırakmışlığa dayalı 'dişil' yazılar. Hermafrodit düşünsel bir arafın yansıması oluyor işte bu köşelerde öylesine karaladıklarım. Henüz bu ikicil zihinsellikten kurtulabilmenin bir yolunu da göremiyorum. Tek yol: suskunluk olabilir.

Her erkekçil (dişil) yazımda ya da ifademde dişil'in (erkekçil'in) eksikliğini duyuyorum - bu beynimdeki zindansı parçalanmışlığın dışavurumu olsa gerek. Her ikisinden de tam olarak kopamıyorum, esirim. Dişil olandaki ham kabullenmiş güçsüzlük, erkekçil olanda ise güçten kaynaklı güçsüzlük rahatsız edebiliyor. Dişil olanın barındırdığı yakarış rehabilite edebiliyor beni - erkekçil ifade ise önümü "adam" akıllı gösteren bir pusula sunuyor.

Bu ikilikten bir çıkış var mıdır, inanın bilmiyorum. Ama en azından bu tür yazıları aynı platforma koymamalıyım sanırım. Belki tüm yazıları silmeli ve bir zaman gerçekten susmayı becerebilmeliyim. Belki önümde duran asıl ama bir türlü geçemediğim test bu. Sadece buradaki karalamalar olarak değil yaşantısal olarak da...Bakalım.

5 comments:

şaşkın said...

bu haliyle iyiydi hacı. biz yazılarını böyle seviyorduk. ha yaşamında sıkıntıya neden oluyorsa karışmam. yol da gösteremem. biz de senden farklı değiliz hem.

Tolga said...

muhterem şaşkın kardeşim, eyvallah, bi de böylesi ortak noktaların olduğu insan evlatlarının varolduğunu bilmek güzel - gerçekten güzel.

Anonymous said...

abi bu yazilar ayni platformda kalmali bana sorarsan. ikilikten cikis olmasi da cok matah bir sey degildir belki hem. asagidaki yazi misal, erkekce meydan okuyarak biten disil bir yazi. pek hos. böyle seviyoruz. bazen suya yazmak gibi karsilik bulmuyor görünebilir ya, o da aldatici. ara ara sessizlik iyidir yine de...

Tolga said...

doğru diyorsun abicim. gerçekliğin ağırlığını kaldıramadığımız zamanlarda, "söz" tek başına yardımcı olmuyor çözümlere - sanırım bu ikiliğin arada bana böyle batması biraz da bundan. ee n'oldu ki şimdi gibi bir soruyla başbaşa kalmam her söz'ün sonunda.

ama yaptıklarımızdan hemen öyle ivedi karşılıklar beklemek bir ayıp olmalı. beklentimiz olmalı tabii ama sabırla... ses ve fikir verdiğin için teşekkür ederim. zira hepimizin "efkara" ihtiyacı var ara ara...

Eleştirel Günlük said...

Ilginc olan duyguya yonelik dusunme ve yazma bicimlerini asagilayan tonun. Yokabi biz hem duygusal hem de akilsaliz ve ikisi birbirinin ziddi degil. Birbirini tamamlayan seyler. Hatta hatta akila yonelik o kadar yazili seyler var ki asil simdi bu ikisinin kombinasyonuna ihtiyac var.

Senin blog tarihini bilen biri olarak sunu da soyleybilirim ki bu Kunta Kinte cok bile yasadi. ha ha ha... Muhabetle...