tarihte zorun rolü

şimdi tüm heceler yabancı bana. kaç kez düşünüyorum aklımdan geçenleri savurmak için. çok kez pişman oluyorum... sanıyorum bu benim diyerek atladığım atlıkarıncadan indiğimde çıkmaz sokaklara bırakılıyorum. nayır balalar nayır, yanlış anlamayın meni*. bu bir piyango değil otobüs bileti. yoksa talihin kaypak kuşunun kuyruğuna takılmak gibi oportünist bir niyetimiz de lüksümüz de yoktur. senin transparan camekânından çaktırmadan aşırdığım şu hipotez var ya hani, tekrarlayayım: eğer olacağı varsa olacaktır, olmak istemese de olacaktır. saçlarından çekilecek dağlara çıkarılacaktır bir atın üstünde ve yol üzerinde bir ırmakta buz gibi suda kafasına bastırılıp çıkarılıp, sırılsıklam edilecektir, ta ki kabul edene kadar. sonra alplerden gelen o nefis lezzet hep birlikte tadılacak, gönüller alınacak, kalpler de bu sayede mis gibi yumuşacık kalacaktır.

* yeniden yanlış anlayanlar için kısa not: lütfen beni değil meni yanlış anlamayın. beni yanlış anlamakta özgürsünüz.

3 comments:

madafaka said...

bu blog'daki yazılarda gözle görülür derecede yükselmiş bir edebî üslup var affedersin. ne yaptın abi sen fluoresan mı taktırdın? ben taktırdım mesela.

yoksa "ben hep böyleydim lan, sen okuyamamışsın dümbük!" mü diyecen, ne diyecen?

Tolga said...

ne desem ki... valla ne desem bilemedim, herhalde degisiyoruz, orasi kesin. (ama ben kendi analizimden hoslandigimi soyleyemem.)hep ayni dilde takilip kalamayiz filan diyip gecebiliyorum ancak.

Eleştirel Günlük said...

Bence normal dil yetmiyor Tolgaya. Sinirlari zorluyor...