Bugün Freud'un biyografisini okurken, şöyle bir cümleyle karşılaşıyorum:
"Sigmund'un ihtiyaçlarının son derece alçakgönüllü olduğu doğrudur. Okumak için huzur ve sessizliğin, kendisiyle aynı kafadaki arkadaşlarının eşliğinin ve kitaplarının dışında istediği çok az şey vardı."
Gerçekten de dünya üzerindeki olası bir cennet için gereksindiklerim Sigmund'unkinden pek de farklı olmazdı herhalde. Arkadaşımın özlemini çektiği de "aynı kafaki arkadaşların eşliği" oluyor, yukarıdaki alıntıdan yola çıkarsak.
Burada arada özlemi çekilen, işte simgesel dünyanın üzerimize giydirdiği kıyafetlerin, sembollerin, ünvanların dışında bir perspektifle paylaşımda bulunabilecek yoldaşlar... Gündelik-politik kurgular da elbet bahsettiğim simgesel düzenin bir parçası. Buradan asla "politik oyunlardan bahsedilmesin" demiyoruz; ama bunun dışına çıkan bir merak duygusuyla o kurguya -eğer temas edilmesi gerekiyorsa- temas edilsin, diyoruz.
Buna benzer türlü türlü cümleyi dün Saffet Tura'nın Şeyh ve Arzu'sunun son bölümünde pozitivizmden ve dinsel vahycilikten kopan bir aşkınlık arayışı olarak tabir edildiğini okudum. Talihliyim! Bu ve benzer cümleleri görmem kafa yalnızlığımı silkelemeye yetti bile. İnternet de ıssız adacıkları birleştirme imkanı vererek büyük olanaklar sağlıyor aslında. Çöplük içinde gezerken besinin kokusunu alıp, dikkati dağıtmadan, hedefine yönelen becerikli bir kedi olmanız gerekiyor bunun için tabii.