en az bir kere tenha mahalime dalıyor gözlerim... her ad koyuşumuzun rafta kalma ömrünün ne az olduğu geliyor aklıma.
bakıyorum doğru düzgün bir kabım yok benim. cilaları dökülmüş sabahlara uyanıyorum. bir yazı bile gelip kanıma dokunacak mı artık, bir resimden karanfil kokusu çıkaracak mıyım, yoksa azaldığımızla mı kalacağız gecekondumuzda? karşı konulamayacak ne var ortalıkta?
bu harfler eksik en az ben kadar. ondan, ara ara alfabelere abanıyorum. ondan, iyi görünüyorum aynalara...duvarlardan iyi olduğuma dair yankılar çarpıyor suratıma suratıma.
midemde duyduğum o ekşi geçmiş, ne olduğunu bilmediğim eskimiş bir yemek zehirlenmesi, o kadar. herkes de o akşam aynısından yemişti halbuki.